Salı, Mart 02, 2010

Sigaralar ve Sevgililer Sağlığa Zararlıdır...


Haftasonları artık adet oldu dışarı çıkmak. Bilhassa cumartesi günleri... Teklifler gelir, ben ise giderim. Bu hafta iki taraftan teklif vardı. Biri übülünün arkadaşınındı, diğeri ise sinemanın birleştirdiği bir grup insandı. İkisi de aynı semtin, ayrı barlarında olunca, doğal olarak ikisine de teşrif etmek şart oldu.

Übülü... Onu görmek beni mutlu etti gerçekten de, sanki yıllardır görmemiş gibi oldum. Ya da yurt dışından geldi de, öyle buluştuk gibi oldu. Gerçi kendi ifadesine göre yurt dışından değil ama henüz bu dünyada değil tamamıyla beyni. Güzel giyinmişti, saçlarına maviler de ekmişti. Çok tatlı şirin kız modundaydı. Beni gece boyunda yalnız bırakmamaya çalıştı. Bana bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyor gibiydi. Kolu koluma değmesi bile benim garip şekillere girmeme yetiyor.

Yalnız o lanet olası sigara bokunu içiyor ya illet oluyorum. Sigara, bir nevi ilişkimizin sembolüydü onunla. Benimle beraber başladığında hastaydı, yaralıydı. Her şey kötü gibiydi. Sonra ben sigarayı bıraktırdım ona ilk iş olarak. Sonra yavaş yavaş yaralarını sarmaya başladım. Sigara içmek istediği her anda, ona sigara içmen serbest diyordum. Ancak apaçık bir kural vardı. O zıkkımı içersen, beni öpemezsin. Belki çok masum bir kural ama insanın ilişkilerindeki temel direklerden biri olabiliyor bazen. Sonra ben askere gittim geldim ve yavaş yavaş enkaza dönüşmüş birini gördüm karşımda. Ve o kural da artık yıkılmıştı. O sigaraya tekrar başlarken, aslında bir yandan da ne kadar reddetse de benden vazgeçtiğini anlatıyordu. Artık beni öpmesine gerek yoktu. Bana dokunmasına, ya da sokulmasına. Sigarasını söndürürken, beni içmeye başlamıştı. Şimdi ise beni söndürdü ve sigarasını içiyor.

Özgürlüğümü engelliyorsun dedi zaman zaman. Halbuki ben bu kural dışında ona herhangi bir kural koymadım hiç. Özgürlük onundu. O ise sigaranın özgürlük olduğunu düşündü. Ben herhalde zorba bir gardiyan gibiydim. Bunu hiç bir zaman bilemeyeceğim. Zaten kendi de çözemiyor bunu.

Sevişmek onun için bir tabu artık sanırım. Başını yaslayabileceği omzu arıyor. Eskisi gibi gelse yanıma ben onu yine kabul ederim ama yeni hali eskisi kadar rahat, özgür, korkusuz değil. Bizim ilişkimiz olgunlaştı artık, durgunlaşmamız lazım. Biraz daha ağırdan almalıyız demişti bir gün bana. Ben ise her an beni öpebilecek, insana aldırmayan sadece beni düşünen, arzulayan, var olan kızı özledim. Daha önceki diğer ilişkilerimde olduğu gibi ben ikinci plana atıldım yine. Bilmiyorum aslan burcu olmamla alakası var mı ama benim gibi bir tipin bazen egosunun da okşanması gerekiyor galiba.

Öyle bir şeyler işte. Cumartesileri dışarı çıkılıyor. Bazıları arkadaşlarıyla içip eğlenip hayatın kederini unutmak için, bazıları hüzünlerini durdurmak için, bazıları sırf facebook fotoğrafları çektirmek için. Bazıları ise özlediği yüzleri görmek için. Ben ise hayattan tat almak için... Carpe Diem Baby...

Hiç yorum yok: