Pazartesi, Ocak 30, 2006

Zaman sular gibi...


Bilmiyorum... Bu sözü duyduğumda neden hep sen aklıma geliyorsun bilmiyorum ki :)
Neyse konumuz bu değildi. Zaman sular gibi akıp geçiyor, ne olduğunu anlamıyorsunuz gerçekten de, hayat aniden duruyor, hayat aniden hızlanıyor, neler olduğunu siz anlamadan bir bakmışsınız bitmiş hayat. Komik geliyor bazen zamanın bu kadar çabuk akıp geçtiğini bildiğim halde zamanı kullanamamam ve fırsatları hep kaçırmam. İnsanlara fırsatlar bir kez gelir hayatlarında belki. Bana belli zamanlarda hep uğruyorlar ama ben hiç değerlendiremedim şu ana kadar. Bu fırsatlardan tek değerlendirebildiğim sanırım o küçücük delikten çıkmak olmuştu. Işık geliyordu, fırsata zannettim. Bir bok yokmuş halbuki.

Son günlerde çok geç kalkmaya başladım. Öğleden sonra 2, 3 falan kalkma saatlerim olmaya başladı. Geceleri de en erken gece 3, 4, 5te yatıyorum. Bünyem mi garipleşti, yoksa günler mi anlamadım. Dün gece her yer kaygandı, düşmeme oyunu oynadık gecenin bir yarısında e-küp ile. Bağdat caddesi denilen tikky yuvasında turladık bostancıdan kadıköye kadar yürüdük. Geceleri oraları yürüyüş için güzel oluyor gerçekten de. Kokoşlar olmadan sessiz ve sedasız.

Neyse şimdilik bu kadar...

***

"2007" Yakında...

***

I'm still remembering, The day I gave my life away.
I'm still remembering, The time you said you'd be mine.
Yesterday was cold and bare, Because you were not there.
Yesterday was cold, My story has been told.
I need your affection all the way. The world has changed,
Or I've changed in a way.
I try to remain. I'm trying not to go insane.
I need your affection all the way. (Get away)
I'm still remembering my life, Before I became your wife.
I'm still remembering the pain, And the mind games.
Reverse psychology never tainted me. I didn't sell my soul,
I didn't sell my soul.
I need your affection all the way.
The world has changed, Or I've changed in a way. I try to remain.
I'm trying not to go insane. I need your affection all the way.
They say the cream will always, Rise to the top.
They say that good people, Are always first to drop.
What of Kurt Cobain? Will his presence still remain?
Remember J. F. K., Ever saintly in a way.
Where are you now? Where are you now? Where are you now? I say,
where are you now?
I need your affection all the way.

Perşembe, Ocak 26, 2006

Ice Queen


When leaves have fallen
And skies turned to grey
The night keeps on closing in on the day
A nightingale sings his song of farewell
You better hide for her freezing hell

On cold wings she's coming
You better keep moving
For warmth, you'll be longing
Come on just feel it
Don't you see it?
You better believe

When she embraces
Your heart turns to stone
She comes at night when you are all alone
And when she whispers
Your blood shall run cold
You better hide before she finds you

Whenever she is raging
She takes all life away
Haven't you seen?
Haven't you seen?
The ruins of our world

Whenever she is raging
She takes a life away
Haven't you seen?
Haven't you seen?
The ruins of our world

She covers the earth with a breathtaking cloak
The sun awakes and melts it away
The world now opens its eyes and it sees
The dawning of the new day

On cold wings she's coming
You better keep moving
For warmth, you'll be longing
Come on just feel it
Don't you see it?
You better believe

Whenever she is raging
She takes all life away
Haven't you seen?
Haven't you seen?
The ruins of our world

Whenever she is raging
She takes all life away
Haven't you seen?
Haven't you seen?
The ruins of our world

"Kar"


Gözlerimin içine baksana bebek...
Ben hep öyle yapıyorum, en azından öyle yapmaya çalışıyorum. Pırıltıyı görmeye çalışıyorum. Görüyorum da. Sen de bendekini görüyorsun belki de. Ancak ses etmiyorsun. Sessizce nefes alıp veriyorsun.

Çok eski bir öyküdür bu.
Bir küçük ile gülümseyen bir adamın.
Her zaman gülümsemezmiş bu adam.
Lakin sadece mutlu olduğunda şenlenirmiş yüz hatları.
Ya da hayatın ipuçlarını gördüğünde, hayattan zevk almasını hatırladığında.
Hiç bir şey olmuyorsa bile üzülme.
Yaşıyorsun ya, buna şükret.
Ne de olsa eninde sonunda, gerçekten de kalpten istersen bir şeyi olurmuş.
Bu yüzden dua et.
Sahip olduğun şeyler için.
Yeni şeyler belki de yakında oluşur yine ama şu an anı yaşa.
Cape Diem kısaca.
Zaman hızlı akıyor.
Yalnızlık romanında bir çadır kur ormana.
Ormandan gelen sesleri önemseme.
Elbet onlar da senden korkuyordur.
Korkular senin korur belki de.
Çünkü bi sen misin düşün, korkan olamayacaklardan.
Şimdi dinlen, hayat seni bekleyecek.
Her zaman beklediği gibi.

***

Dün gece çok güzeldi. En iyi arkadaşım e-küple beraberdim. Karların içinde yuvarlandık. Kartopu savaşı yaptık. Duvarlardaki yazıları isabetlemece oynadık. Tabelaları vurduk kar topuyla. Kardan adam yapmadık ama yıktık *:) Yere öylece yatmışken etrafımızdaki karlara uzandık. Havada falso vermeye çalıştık. Birbirimize bakmadan vurmaya çalıştık. 100 atıştan belki 2 tanesi isabet etmiştir. Kendimizi vurduk kar topuyla. Nasıl olduğunu sormayın heheh... Kaldırımlara oturduk ve kaldırımdan kaldırıma fırlattık yumuşak kar toplarımızı. Islandık, popolarımızı hissetmedik *:P Eğlendik ve çocuk olduk bir kez daha. Eski günlerdeki saflığımıza döndük. Saat 3.5, 4 oldu. Sokaklar bomboştu. Artık eve gitme vakti gelmişti.

Çarşamba, Ocak 25, 2006

"Biz"li Romanlar Serisi....

Biliyor musun bence senden best-seller bir yazar çıkabilir, aslında romanını gerçek hayata yansıtırsan. Gözlerin parıldarken ben sadece seni gördüm. Seni gördüğümde parıltına bakamadım. Çünkü gözlerimi kaçırdığım an, sen de kaçmıştın. Yakalamaya çalıştım yanına geldim. Sen ise artık çok geç dedin. Aklımdan o an seni gördüğüm kısacık anlar geldi. Onları bir kenarından tuttum ve uzattım. Uzayabildiği yere kadara. Böylece uzuzun uzun bakabileceğim "sen"li görüntülerim oldu. Onları hala saklıyorum, belki hep saklayacağım. En azından ölürken hayatım gözlerimin önünden geçerken, bu uzuzn kesitlerden biri de denk gelecektir herhalde *:)

Pazartesi, Ocak 23, 2006

Bana değil ki?

Bana değil ki, niye alınıyorum.

Özür dilerim aniden oyununa katıldığım için. Ben oyundışıydım ama içinde zannettim kendimi.

***

Mutluluk... Sana ulaşabiliyorum. Kendi içimde ve dışımda ama uzun sürmüyor. Seninle mutluyum güzel kız... Ne de olsa benden çok fazla istemedin şu ana kadar ve hep benim için fedakarlıklar yaptın. Seni seviyorum ve lütfen asla bırakma ellerimi. ÇÜnkü bırakırsan düşerim. Başkaları gibi izin verme buna.

Kolay kararlar, ağır acıları getirir.

Cuma, Ocak 20, 2006

Oyun oynamak...


Hımm duyguları düşünerek, sözlük duygularını mı desek acaba neyse bunları düşünerek işte bir şarkı tuttum senin için.

Söylüyorum sanırım tuttuğumuz şarkıyı. Bir nevi tuttuğumuzu bırakıyoruz.

Reamonn - Supergirl...

***

Sınavlar da bitti ilk dönem için. Hatta filmim de sondaki müzik dışında bitti. Yeni şeyler içine girmem gerekiyor önümüzdeki günlerde. Çünkü orta boy bir tatailim var. Bu tatailde şu esrarengiz romanıma başlayabilirim. Ya da kısa bir film daha, ya da ne bileyim bir şeylere başlamam gerekiyor. Belki de hiç tahmin etmediğim şeylere, benim umudumun az kaldığı şeylere. Ona da tek başına karar veremiyor ki insan *:)

Ancak istediğimiz şeyler aynı sanırım. Mutluluk, güven, huzur, sevgi, aşk ya da ne bileyim bunun yandaşları işte.

HImm sen de mi sıra yoksa bunun kuralları varsa açıklar mısın? *:)

Salı, Ocak 17, 2006

Sinemasal Sonlar

Hımm ne kadar yalancıyım ben böyle, hala yazıyorum.

Sinemasal sonları düşündüm. Bazı fi,lmlere hep alternatif sonlar yazılır ve seyirci hangisini beğenirse, onu seçer ve onu kabullenir. Sen de alternatif bir son çek. Bakalım seyirciler hangisini daha çok sevecek?

Pazar, Ocak 15, 2006

Sadece senin içindi...

Sadece senin için yazıyordum bu blogu. Belki de artık yazmama gerek kalmadı.
Blogun ömrü kısacıkmış.

Napalım öyle işte...

ve THE END...

Blogumu okuyan herkese teşekkürler...

Perşembe, Ocak 12, 2006

Hiç bir şey bitmedi henüz...


I don’t need the surface of things
To tell me
I just know
You can rest easy
Your beauty is clear to me
You won’t fall
You won’t fall

Heat hangs in this room
With pictures on your wall
Of other lives
Do you mourn them all?
Tears fall from your eyes
Like rain, unexpectedly
Don’t be afraid, my love

You won’t fall
You won’t fall

I don’t need the surface of things
To tell me
I just know
You can rest easy
One day this un-named fear
Will leave you
Still standing there

You won’t fall
You won’t fall
I’ll catch you
But you won’t fall
I’m right here
But you won’t fall


***

Uzak olsa da hayatın
Yakınlaştım sana dokunmak için
Hatta değdim de...
Sonra çark geri dönmeye başladı
Uzanamıyordum artık
Geri tepiyordu çabalarım
Nokta haline geldi güzel yüzün
Noktalaşsa da görebiliyordum uzaktaki yüzünü
Gözlerimin miyopluğu bile engellemiyordu
Ancak gece aniden düştü
Hayallerimin üzerine
Kararıverdi gülümseyen yüzüm
Yerine acı bir tebessüm bıraktı yalnızlık
Değiştirilemeyen kararlar kaldı
Belki de tek değişmeyen şey yine bendim
Ve tabii ki bana kalacak tek şey bendim...
İşte buydu beni ben yapan
Umudumu herşey bitse bile bitirmemem
Sonunda ulaşacağım mutluluğun tohumları
Komik olan da bu muydu?
Belki de bu değildi?
Komik olan durumlardı.
Altından kalkamadığımız durumlar.
Seni istedim olmadı işte...
Olmadı...
Benim uğraşmam yetmedi.
Etik değilmiş.
Benden iki saniyede vazgeçmek etikti demek ki!
Ama ne yapacaksın ki, tercihleri sen yapmıyorsun, kendiliğinden oluyor değil mi?
Beni isteseydin, alırdın.
Bunu hep söyledim, hep de söyleyeceğim.
Engelleri aşar ve alırdın.
Bundan sonra bana durumlar böyle gerektirdi deme.
Sen de biliyorsun ne hissettiğimi
Bana neden uzak düştüğünü.
Mutlu ol şimdi
Etik sevgilinle...
Düşünme beni artık...
Görmekten dahi korktuğun beni
Beklet, ağaç et kendi yalnızlığında
Çürümemi izle
Aklımı kaybetmemi
Düşlerimi eskitmemi
Beni daha ne kadar bekleyebilirsin ki derken alay mı etmiştin benimle yoksa?
Çünkü sorun burada başlıyor biraz da
Ben hala bekliyorum
Sen ise yürümekten acizsin
Hemen düştün yere
Ben köklerimi saldım ve bekelemeyee devam ediyorum
Köklerim olgunlaşıyor toprağın altında
Sonunda melekler alacaklar yanlarına...

***

I can hardly wait
I can hardly wait
I can hardly wait
I can hardly wait
It's been so long I've lost my taste
Say angel come, say lick my face
Let fall your dress,
I'll play the part,
I'll open this mouth wide, eat your heart

I can hardly wait
I can hardly wait
I can hardly wait
I can hardly wait
Lips cracked dry
Tongue blue burst
Say angel come,Said lick my thirst
It's been so long I've lost my taste
Here Juliet, make my world as great

In my glass coffin, I am waiting
In my glass coffin, I am waiting
In my glass coffin, I am waiting....

Salı, Ocak 10, 2006

Benimle tekrara sinemaya gelir misin?

Pazar, Ocak 08, 2006

ilham perisi aranıyor...

ilham perim sensin...
bana dokunmanı bekliyorum...
belki bayramda dokunursun da, kurban etmezsin beni...
yazacağım yakında seni hayal ederek yazacağım ama önce senin beni bulman lazım...
fazla naz, usandırırmış derler. Nazlanma artık ve senin de, benim de isteğim gerçekleşsin. Olmaz mı?

Perşembe, Ocak 05, 2006

Karışık...


Gün geçtikçe daha da karışıyorum. Yeni açtığım beyaz sayfayı dolduramıyorum. Çünkü aklım sende kaldı. Toparlayamıyorum aklımı. Kötü bir şey be bu. Yani aklının başkasında olup, onun sana yaklaşamaması. Ben yaklaştım işte, denedim. Yani başka ne yapabilirim. Onu buluşalım diye ikna edip dudaklarına yapışıp, sonra düşünmene gerek yokmuş bak mı deseydim? O bunu sevmezdi bence. Hatta fazla laubali gelirdi belki. Nasıl gelirdi bunu bilemeyeceğim tabii. Çünkü bilmiyorum der ve işin içinden sıyrılır kendisi.

Artık beni isteyip istemediğini bile bilmiyorum. Ya da yazdıklarını bana mı yazıyor, yoksa diğer kişiye mi? Bir yandan benimle konuşurken diğer yandan da onunla mı konuşuyor? Bilmiyorum ve yanıtlarını da aramıyorum artık. Çünkü artık benim yanıt arama değil, onun cevap verme zamanı ama o yine bilmiyorum der ve cevap vermez ki...

Belki de işine yarıyor bu. Böylece benden kurtuluyor yavaş yavaş... Halbuki ben onu öyle istiyorum ki, bunu bir de o anlayabilse, her şey yoluna girerdi belki. Risk almak gerekir bazen. Riski karşılayamasan da, risk alamaya değer şeyler vardır. Çok değerli birisi değilim ama en azından benim için risk alınmasını çok isterdim. En azından denemek lazım...

Seni özlüyorum çok...

Başka ne diyebilirim ki?

...

Pazartesi, Ocak 02, 2006

Hayal kırıklıkları...


Kelimlerim ifade etmeye çalışır kimi zaman ve kulağıma küpe olacak şeyleri söylerler ama ben her zaman olduğu gibi dinlemem maalesef. Halbuki bildikleri bir şeyler vardır değil mi? Tabii ki evet!

Alışmalısın derler hep. Hayal kırıklıkları var ve seni istemesen de bulacaklar. Fazla ümit etme... Ümit edersen istediklerin olmazsa bunu yaşarsın derler. Ancak ben hayalperest olarak umutla yaşarım ve olacak gözüyle bakarım her şeye ve olmayınca hayal kırıklıkları ortaya çıkar.

Yılın son günü de buna benzer bir şey oldu işte. Düşler bir anda harabeye dönüştü.
Cesareti olmadığından, başlayamadı işte. İçindeki karmaşa maalesef bir bahane bence. Çünkü her insan karışık, hatta içi karman çorman olanlardaqn biriyimdir, ancak dış dünyaya bunu yansıtmamayı ve ilşkilerime de bunu yansıtmamayı gayet de iyi bilirim. Yansıtmam da. İşte bu yüzden de her şey hazırken sadece cesaret kalıyor. Belki de sorumu yüzüne karşı söylseydim, gözlerini kaçırmasına engel olsaydım, daha farklı olacaktı her şey. Çünkü onun etkileşimimiz tam bir sinematografiydi. Yani kurgusal bir şekilde ilerleyen bir ilşki, hayallerden bile daha güzel. Özellikle de benim gibi sinemayı çok seven birisi için. Tercih edilmedim belki de ama artık mücadele edemeyeceğim, belki son bir kuvvet gelir de denerim yeniden diyeceğim ama yeni bir hayalkırıklığına uğramaktan korkacağım. Artık olacaksa bir şey onun davranması lazım. Yeterince duygularım zarar gördü. Artık tamir zamanı ve bunu sadece "o" yapabilir. O tamir edebilir belki de. Yalnız bunu yapamayacağını düşünüğyor. Halbuki beni mutlu etmek o kadar kolay ki... Zor olan buna cesaret edemeyip de, beni bu halde bırakmak sanırım. Ama yine de o bilir. Ona saygı duyarım. Gözlerimi kapattığımda dudaklarımda onun tadı ya da ne biliyim onun kokusu, onun gözlerinin bana diklişi olsaydı rüya gibi olacaktı... En güzel rüyalar erken biter maalesef ve düşler içte kalır... Neden her zaman söylediklerim çıkmak zorunda ki???

***

"Seveceksiniz beni, hem de çok
Neden peki keyfim yok
Sadece seni istedim, başkalarına karnım tok
Niye vurdun beni, elinde suç aletin bir yay ve bir ok
....
Beni özleme, beni tanı
Yanımda olmayı dene
Uzaktan sevme, yaklaş yanıma
Ben davranırsan itme beni...
...
Korkarım tanıştık, sevişmedik hiç, ayrılamyı da hiç istemedim maalesef...
Neden sadece tanıştık ki?
Bu yeterli miydi?
Yoksa azla mı yetinmek daha güzel...
2006'da saat tam 00.00 da zaman durdu ve balkabağına dönüştü tüm hayallerim
Bomboştu ellerim
Beni görmeyi iste ve olmaz de, yapamayız seninle de...
Ama başaramazsın bence. Başarabilirsen kabul ederim olmayacağını ama cesaret edemeyeceğini de biliyorum...
Neden bei istemiyorsun ki...

Benim istemem yetmiyor ne yazık ki sadece...