Perşembe, Ocak 26, 2006

"Kar"


Gözlerimin içine baksana bebek...
Ben hep öyle yapıyorum, en azından öyle yapmaya çalışıyorum. Pırıltıyı görmeye çalışıyorum. Görüyorum da. Sen de bendekini görüyorsun belki de. Ancak ses etmiyorsun. Sessizce nefes alıp veriyorsun.

Çok eski bir öyküdür bu.
Bir küçük ile gülümseyen bir adamın.
Her zaman gülümsemezmiş bu adam.
Lakin sadece mutlu olduğunda şenlenirmiş yüz hatları.
Ya da hayatın ipuçlarını gördüğünde, hayattan zevk almasını hatırladığında.
Hiç bir şey olmuyorsa bile üzülme.
Yaşıyorsun ya, buna şükret.
Ne de olsa eninde sonunda, gerçekten de kalpten istersen bir şeyi olurmuş.
Bu yüzden dua et.
Sahip olduğun şeyler için.
Yeni şeyler belki de yakında oluşur yine ama şu an anı yaşa.
Cape Diem kısaca.
Zaman hızlı akıyor.
Yalnızlık romanında bir çadır kur ormana.
Ormandan gelen sesleri önemseme.
Elbet onlar da senden korkuyordur.
Korkular senin korur belki de.
Çünkü bi sen misin düşün, korkan olamayacaklardan.
Şimdi dinlen, hayat seni bekleyecek.
Her zaman beklediği gibi.

***

Dün gece çok güzeldi. En iyi arkadaşım e-küple beraberdim. Karların içinde yuvarlandık. Kartopu savaşı yaptık. Duvarlardaki yazıları isabetlemece oynadık. Tabelaları vurduk kar topuyla. Kardan adam yapmadık ama yıktık *:) Yere öylece yatmışken etrafımızdaki karlara uzandık. Havada falso vermeye çalıştık. Birbirimize bakmadan vurmaya çalıştık. 100 atıştan belki 2 tanesi isabet etmiştir. Kendimizi vurduk kar topuyla. Nasıl olduğunu sormayın heheh... Kaldırımlara oturduk ve kaldırımdan kaldırıma fırlattık yumuşak kar toplarımızı. Islandık, popolarımızı hissetmedik *:P Eğlendik ve çocuk olduk bir kez daha. Eski günlerdeki saflığımıza döndük. Saat 3.5, 4 oldu. Sokaklar bomboştu. Artık eve gitme vakti gelmişti.

Hiç yorum yok: